1970 Gediz Depremi - Poliüretan İglolar (Kubbe Evler)
28 Mart 1970 yılında meydana gelen Gediz Depremi, geride onlarca acı bırakırken, Türkiye'nin en şiddetli ve en büyük on depreminden biri olmuştur...
28 Mart 1970 yılında meydana gelen Gediz Depremi, geride onlarca acı bırakırken, Türkiye'nin en şiddetli ve en büyük on depreminden biri olmuştur.
1970 Gediz depreminin büyüklüğü 7.2!
Ardında onlarca acı bırakan Gediz depreminin büyüklüğü 7.2'dir. 1970 Gediz depreminin şiddeti ise 9'dur. Yani 1939 Erzincan depreminden (10-11 şiddetinde), 1999 Gölcük depreminden (10 şiddetinde) sonra Cumhuriyet tarihinin Düzce (1999) depremiyle beraber en şiddetli depremidir. (Bkz: Depremin büyüklüğü ve şiddeti nedir?)
1970 Gediz depremine kaç ev yıkıldı? Kaç kişi öldü?
1970 Gediz depreminde Afad verilerine göre tam 3.500 ev yıkıldı. 19.291 kadar binada da ağır hasar tespit edildi. Yaklaşık 80.000 kişi barınaksız kaldı. Depremde 1.086 kişi öldü ve 1.260 kişi de yaralandı. (Kaynaklar: Kandilli ve AFAD)
Depremden sonra çıkan yangın da (Uluoymak Mh. yangını) o tarihte yaşanan hayat kayıplarında büyük pay sahibi. (Kaynak: Dergipark) Depremin ardından ilçe dümdüz olunca 7 km ilerisine yeniden bir şehir inşa edildi ve eski yerleşim yerine de Eski Gediz ismi verildi.
Neden Gediz'de büyük bir yıkım gerçekleşti?
Peki Gediz'de neden bu kadar çok hasar oluştu? Bununla ilgili verebileceğim pek çok yanıt var aslında. Her şeyden önce, bu çok büyük bir depremdi. Her ne kadar bizim kayıtlarımızda depremin büyüklüğü 7.2 ve şiddeti de 9 olarak yazılsa da; Alman araştırmacıların verileri çok daha farklı. Alman profesör (jeolog) Hellmut Graber'in tespitlerine göre depremin büyüklüğü Richter ölçeğine göre 7.6 idi. Depremin şiddeti de Gediz'de 9, Akçaalan'da 10'du. Şöyle bir düşününce rakamlar gerçekten çok korkunç. Özellikle de 1970 yılı için. (Kaynak: Dergipark)
Bunun dışında 1918 yılındaki "Koca Yangın" adı verilen yangında 1.523 ev yanmıştı ve 4.000 kişi evsiz kalmıştı. Üstüne üstlük 1944 yılında 6 büyüklüğünde ve 8 şiddetinde bir deprem daha olmuştu ve 3.476 bina da bu tarihte hasar almıştı. Halk fakirdi. Bulduğu her malzemeyle yeniden ev inşa etmişti. Günü kurtarmaya çalışmışlardı. Binalarda bağlayıcı harç olarak çamur kullanıldığı tespit edildi.
"Deprem öldürmez, bina öldürür." klişesinden bakmazsak olaya, Gediz kesinlikle depreme hazır bir yerleşim bölgesi değildi.
Depremden sonra kullanılan poliüretan kubbeler (İglolar)
Gelelim poliüretan kubbelere. Alman profesör Hellmut Graber'in yazısında da değindiği gibi depremden sonra Akçaalan bölgesinde 400 civarın poliüretan iglo inşa edilmiş ve kura ile depremzedelerin bir kısmı bu evlerde yaşamaya hak kazanmış.
Çapı 5 metre ve yüksekliği 3 metre olan bu poliüretan iglolar, şişirilen PVC'nin kalıp olarak kullanılması ve poliüretan köpüğün sıkılması ile elde edilmiş. Ardından PVC çıkarılmış ve kapı/pencere boşlukları testere yardımıyla açılmış. Hafif olan bu evler (Yaklaşık 250 kg) 10-12 kişilik grupların taşımasıyla hedef bölgeye götürülmüş.
Ancak başlangıçta yapılan yerleşim planı, evlerin hafif olmasının da avantajıyla; akraba ve hısımların birbirine yakın olma gayesi üzerine yerel halk tarafından değiştirilmiş.
Buraya kadar her şey tamam! Ancak bu konuyu ele alan bütün araştırma çalışmalarında görmezden gelinen (!) bir ayrıntı var. Poliüretan köpük yapısı gereği kanserojen bir malzeme. Ve bu depremzedeler yağmurdan kaçarken doluya tutulmuşlar gibi görünüyor.
Tabi şu da açık bir gerçek ki; bu malzemeler geçici bir kullanım için acil durum gereği verilmiş. İyi niyetle verildiğine inanıyorum. Ancak yine de o zamanki hükümetin bu durumu görmezden gelmesini kabullenemedim. Dile kolay, 400'den fazla aile bu evlerde nefes aldı. Devletin çadırı da mı yokmuş yeteri kadar!? Ki deprem bölgesine çadır gönderildiği de ortada. Neden bu iglo evlerin kullanımına onay verildi? Çünkü dünyada ilk kez denenen bu üretimde Gediz halkı kobay olarak kullanıldı.
Gediz'den sonra Peru'da ve Nikaragua'da da kullanılan iglo evler, daha sonrasında farklı bir firma tarafından da üretilmiş. O ürünlerde Diyarbakır Lice depreminde depremzedelere verilmiş. Ancak daha sonra o firma, ürünlerin zehirli gaz salınımı yaptığı gerekçesiyle üretimini durdurmuş. (Kaynak: Ömer Faruk Tekin)
Üstteki görselde Kütahya'nın kanser haritasını görüyorsunuz. (Kaynak: HKMO.ORG.TR) Bu araştırma çalışması kapsamı bu poliüretan kubbeler değil. Genel bir Kütahya kanser haritası çalışması. Ancak burada dikkatimi çeken husus Gediz'in solunum sistemi kanserleri konusunda ön plana çıkması oldu. Bunda poliüretan iglo evlerin katkısı var mı? Bununla ilgili ne yazık ki hiçbir araştırma çalışması yapılmamış. Yapılmasını çok isterim.
Peki günümüzdeki evlerde poliüretan köpük kullanılmıyor mu? Kullanılıyor tabi. Ancak şu sözü çok seviyorum. "Her şey zehirdir. Önemli olan dozdur." Günümüzde bir dairede ortalama olarak 6-10 kg arasında poliüretan köpük var. (Pencere ve kapı etraflarında, tuğla ile kiriş birleşimlerinde vs.) Günümüzde 6-10 kg poliüretan köpük kullanılan evin ortalama hacmi 250 m³! Ancak bu iglo evler 250 kg ve toplam nefes alma hacmi sadece 65 m³ (metrekare değil, metreküp diyorum) Dediğim gibi, doz önemli.
Bu arada poliüretan kubbelerle ilgili ve bunların kanserojen olmasıyla ilgili yayımladığım videolar instagram ve tiktok'ta epey yüksek izlenme sayılarına ulaştı. Youtube Shorts platformuna yayımladığım bu videoyu aşağıdan izleyebilirsiniz.
3 yorum